KAYSERİ OSB MERKEZ CAMİSİNDE “ ŞEHİTLERİMİZ “ İÇİN ELLER SEMAYA KALKTI

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 19.07.2016 - 19:05, Güncelleme: 02.02.2024 - 04:38 2022+ kez okundu.
 

KAYSERİ OSB MERKEZ CAMİSİNDE “ ŞEHİTLERİMİZ “ İÇİN ELLER SEMAYA KALKTI

Milli iradeye sahip çıkan ve bu uğurda canlarını feda eden “ Şehitlerimiz “ için Kayseri Organize Sanayi Bölgesi
     Milli iradeye sahip çıkan ve bu uğurda canlarını feda eden “ Şehitlerimiz “ için Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Merkez Camisinde bir program düzenlendi.  Bölge sanayicileri, OSB Yöneticileri çalışanları ile bölgedeki fabrikalarda çalışan kardeşlerimizin iştirak ettiği programda, emekli Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Necmettin NURSAÇAN hocamız tarafından bir konuşma yapıldı, akabinde dua için eller semaya kalktı.  Necmettin NURSAÇAN hocamızın konuşmasının tam metni aşağıdadır.  “ Milletimizin, ülkemizin yaşadığı bu musibet bu felaket geçmiş olsun. Kazanız mübarek olsun. Bu 15 Temmuz’da yaşadığımız elim hadiseler dolayısıyla bize gereken nelerdir, neler yapmalıyız. Bu konu hakkında biraz konuştuktan sonra duaya geçmek istiyorum.   Cena-ı Hak Kur’an-ı Kerimde; Ey Peygamber! Bir gün olup Allah’ın yardımı gelince, Mekke fethedilince, bölük bölük, bölge bölge, insanlar İslam ile şereflenince kerameti kendinden anlama, ben yaptım, ben başardım deme.  Rabbine hamd ile tesbih et ve ondan af dile. Çünkü o tövbeleri kabul eden Mevla’dır.      Bir güneş tutulması olayı olmuştu. Sevgili peygamberimiz Cuma namazı kıldırır gibi; iki rekât namaz kıldırdı. Ama namaz kıldırırken değişik bir şey gördü efendimizde. Namaz kıldırırken iki adım ileri doğru gitti. Geri geri çekildi. Namazdan sonra ya Resulallah hiç görmediğimizi gördük sizden. Niçin öyle yaptınız? Ashabım, o iki rekât namazın süresi içinde sizin başınıza gelmiş ve gelecek olan olaylar gösterildi bana.  O ileri doğru gittiğimde Cennet’in tabloları gösterildi. Elimi uzattığımda Cennet’ten bir salkım üzüm uzatıldı. Alayım almayım diye tereddüt ettim. O zaman imtihan bozulur. O bir salkım üzüme herkes uzanıyor, alıyor, tükenmiyor. O zaman kulluk imtihanı bozulur.  Fani dünyada, baki nimetin işi nedir dedim vazgeçtim. O geri geri çekilişiniz neydi ya Resulallah? Cehennem manzaralarını gördüm. Cehennem alevleri birbirine saldırıyordu. O manzaraları gören resulümüz, yarım hurmayla da olsa kendinizi kurtarınız, sadakalar veriniz. Musibetler gördüğünüzde Allah’ı anınız, dua ediniz, istiğfar ediniz. Bunları söylüyor Allah’ın Resulü.  İsrail’de bir bunalım oluyor. O bunalımdan kurtulmak için kurban kesilmesini Rabbimiz emrediyor. Fakir fukara sebeplensin etinden diye.   Değerli Kardeşlerim.     Evs ve Hazrec diye iki kabile 120 yıllık aralarında kan davası vardır. Efendimiz bu kan davalarını unutturdu. Hasımlar hısım oldu. Düşman dost oldu. Ama elin oğlu buna tahammül eder mi. Şas Bin Kays diye bir fesatçı geldi. Senin baban ne yaman kılıç vururdu. Babasına vurmuştu da ne kanlar fışkırmıştı. Ne zaman? Nerede? Öyleyse bende ona vurayım. Kılıçlar kınlarından çıkıyor. Başlara ineceği sırada efendimiz geliyor ve şunları söylüyor:     "Benden sonra küfre düşerseniz diye bir kaygım yok. Ama birbirinize düşerseniz diye kaygım var. Ben aranızdayken mi olacaktı", buyurması üzerine kılıçlar kınına giriyor, gözyaşları yüzlerini yıkıyor ve sarmaş dolaş oluyorlar. Benzeri bir olay Kuba’ da Müreysi kuyusu başında Hz. Ömer’in seyisi Cehcah ve diğer Ensar’dan da bir delikanlı. Kuyudan su çekerken kovaların ipi birbirine dolaşıyor. Bu sefer birbirine tokat atıyorlar. Hz Ömer’in seyisi ‘’ Yetişin Ey muhacirler! ‘’ , Ensar’dan olan Sinan da ‘’ Yetişin Ey ensar! ‘’ .     Demek ki bu olay öğle ile ikindi arasında cereyan ediyor. Yanına bazı ashabı da alıyor efendimiz. Derhal Müreysi kuyusu başına koşuyor. Ama giderken Hz. Bilal’e tembih ediyor. Bilal, ben ikindi namazını kılmaya, kıldırmaya yetişemeyecek olursam, söyle namazı Hz. Ebubekir kıldırsın. Ve nitekim hemen yatıştırıyor olayı efendimiz. Ama niçin bu kadar acele ediyor.  Koskoca yangınlar, küçük bir kibritle oluyor. Yangını başlatmak elimizde oluyor. Ama sonucunu tayin etmek elimizde olmuyor.   Hani yılanı küçükken öldürmeli derler ya. Allah’ın Resulü olaya derhal el koyuyor, yatıştırıyor. İkindi de okunuyor. Sahabe Hz. Ebubekir’in arkasında kılıp, ilk vaktinde kılmanın sevabını mı alalım, yoksa Peygamber Aleyhisselamı bekleyip Peygamber Aleyhisselamın arkasında kılmanın sevabını mı alalım. Hadi vaktinde kılalım diyerek, Hz. Ebubekir imam oluyor. Asabi kelam cemaat oluyor. Namaza duruyorlar ama efendimiz o sırada geliyor. Hz. Ebubekir bunu hissediyor. Hemen geri çekiliyor. Peygamberimize yol veriyor. Peygamberimiz namazı kıldırıyor. Namazdan sonra; Ebubekir neden öyle yaptın, neden geri çekildin, sen devam etseydin diyor efendimiz. Olur mu ya Resulallah sizin Ebu Kuhafe arkasında namaz kılmanız olur mu diyor. Tevazu onun da edebi, şahsiyeti…  Allah üç şeyinizi seviyor, üç şeyinizi sevmiyor.   Allah’a kulluk edip ona eş koşmamanızı seviyor.   Parçalanıp bölünmeden Allah’ın emrinde olmanızı seviyor.  Allah’ın işinize görevlendirdiği kişilere yardımcı olmanızı, yani devlet, millet kaynaşmasını seviyor   Allah. Dedikodu etmenizi sevmiyor.   Lüzumsuz sualler sormanızı sevmiyor. İsrafçılığınızı sevmiyor.   Sevdiklerinden biri de devlet, millet kaynaşması.   Geçen sene bu günlerde Kosova Prizren’e gitmiştim. Prizren müftüsünün şu sözüne bakın.  "Siz nezle olursanız, biz kanser oluruz." Milletimiz, memleketimiz, ülkemiz nice zayıf ülkelerin ümididir. Sığınağıdır. Nice mazlum, mağdur ülkeler, milletler ümidini bize dikiyorlar.  O yüzden bizim güçlü olmamız, sağlam olmamız gerekiyor. Parçalanıp bölünmeden Allah’ın ipine sarılın. Hatırlayın ki, siz birbirinizin can düşmanıydınız. Ateş uçurumunun kenarındaydınız. Allah imanla gönüllerinizi birleştirdi. İşte Allah ayetlerini böyle açıklıyor. Sakın birbirinize düşmeyiniz.  Devletinize, milletinize, bayrağınıza, medeniyetinize sahip çıkınız. Evliya yurdu bu toprak, şüheda burcu bu yer, bir yıkık türbesi üstüne Mevla titrer.     Muhterem mü’minler.   Gelin geçmişe şöyle bir bakalım. Abdullah İbni Sebe  diye bir adam. Kahire’de. Bu adam Yahudi. Ama Müslüman oldum diyor. Öyle de görünüyor ki, Müslümanlar ne diyor: Bu adamın namaz kılmasına, bu adamın oruç tutmasına, okuduğu Kur’an’a bakarak biz de Müslüman mıyız diyorlar.  Böyle olan adam aslında terörist başıdır. Ve teröristler yetiştiriyor. Hadi Umre ’ye gidiyoruz diyerek onları topluyor Medine’ye götürüyor. Melek huylu Hz. Osman devlet başkanı. Hz. Osman’ın evini kuşatıyorlar. Hz. Osman pencereden konuşma yapıyor. Burada su yoktu, kendi kesemden şahsi hayrım olarak buraya su getirdim. Müsaade edin de oradan aldırayım. Hayır, hayır sana su vermeyeceğiz. Seni susuz bırakacağız.  Peygamber Aleyhisselam, Mescid-i Nebevi’yi bir arşın büyütene Cennet var dedi. Ben şu kadar büyüttüm. Şahsi hayrım olarak. E müsaade edin de orada namaz kılayım. Hayır, hayır. Sana müsaade etmeyeceğiz. Kim bunlar, aman Yarabbi’m. Güya Müslüman bunlar. Melek huylu bir insan, Allah resulünün bir halifesi, Müminlerin emiri bir insanın evini kuşatıyorlar.  Günlerden Cuma. O gece rüyasında efendimizi görüyor. Osman, iftarı beraber yapacağız diye. Cuma günü artık kendini, savunmuyor bile. Sadece önünde Kur’an-ı Kerim, Onu okuyor. Ama pencere demirlerini kıran bu gözü dönmüş güruh içeriye giriyor. Girenlerden birinci kişi Hz. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman. Sakalını tutuyor.  Hz. Osman ona diyor ki. Demek babanın arkadaşının sakalını tutuyorsun öyle mi? Baban seni bu vaziyette görmemeliydi. Dediğinde kurşun yemiş gibi fırlayıp gidiyor. Bu söz ona çok etki ediyor. Ama öteki gözü dönmüş adamlar ellerindeki demirlerle Hz. Osman’ın başına vurarak şehit ediyorlar. Ve Hz. Osman’dan düşen kan damlaları açık bulunan Kur’an sayfalarına dökülüyor.     Allah’ın boyası. Ondan güzel kimin boyası. Size Allah kâfi gelecektir. Ayetinin üzerine damlıyor. Hz. Osman şehit oluyor. Ama onunla bitmiyor. Eşi Naile’ de Hz. Osman’ı savunayım derken dört parmağı kesiliyor. Hz. Osman’ın kanlı gömleğini, Hz. Osman’ın dört parmağını bir camiye asıyorlar. Cemaat önünde biz insan mıyız? Biz Müslüman mıyız? Bizim halifemiz bu şekilde can versin, kurban edilsin biz de seyirci kalalım diye Müslümanlar iki gruba ayrılıyor. Ve bu gruplar birbiriyle savaşmaya girişti girişecek. İki grubun lideri; Karıncayı incitmemesi gereken biz, ne diye bize silah çekiyorsunuz? Aynı lafı ben size söylüyorum. Sen niye bize silah çekiyorsun. Aklımızı başımıza alalım. Gel barışalım. İki tarafta barışalım diyor. Günlerce heyecan, günlerce panik. Çölde iki tarafta rahat bir uykuya dalıyorlar. Fesatçı adam teröristlerine diyor ki, ellerinde kılıç yüz tane adam uyuyan adamlara vuruyor. Uyananlar panikle: Hem barışacağız dedi hem de orduyu üstümüze sardı. Ve bu tarafta öyle diyor. Panikle iki taraf birbirine giriyor. 60.000 Müslüman’ın kanı akıyor. Ve o kan hala bitti denilemez.  Ne yaralar açılmış görüyor musunuz? Elin oğlu neye mal olmuş.   161 şehitle, hesap edilemeyecek mal zararları. Bir Müslüman buna nasıl sebebiyet verebilir. Bir Müslüman’ın öldürülmesinde yerde yaşayanlarla gökte yaşayanların payı bulunsa payı bulunanları Allah Cehennem’ de yüzüstü sürüm sürüm sürükler. Vücutlarına bakılamayacak derecede.  Duadan sonra aranızdan ayrılınca Yeşilhisar’da bir kızımız. Emniyet Genel Müdürlüğü’nde helal rızık için çalışırken hain kurşunlardan birine hedef olur. Vücudu paramparça. Şimdi ilimizin protokolü oradadırlar. Ve  OSB Yönetim Kurulu’ da burada olacakken onlarda şimdi o cenazeye gittiler. Bende buradan sonra baş sağlığı dilemek için oraya gideceğim. Ne acılar, ne fecaatler.     Ben derim ki, ailemizde huzur olmalı. Sevgili peygamberimiz buyuruyor. Bey, hanımına sevgiyle bakarsa, hanımda beyne saygıyla bakarsa Allah’ta onlara rahmetle bakar. Aile ocağımızda böyle sevgi olmalıdır. İşyerlerimizde sevgi olmalı. Ben gurbet ellere çok gidiyorum.  Avrupa ülkelerine çok gidiyorum. Daha geçen hafta oradaydım. Evet para kazanıyorlar. Pul kazandılar. Ama para ile pul ile elde edilemeyecek değerleri de kaybettik. Kendi memleketimizde işçi olarak işveren olarak aramızda tesanüt olmalı, İşyerimi, işimi, iş arkadaşımı sevmeliyim. Allah’ın rahmeti onların üzerine olur.  Aramızdaki birliklere bakın. İşçi olayım, işveren olayım, ikisinin de aslı topraktır. Hepiniz Adem’den. Adem ise topraktandır. Toprak kardeşiz. Vatandaşız.  Aynı vatanın aynı milletin evladıyız. Din kardeşiz. Müminler bir vücut gibiyiz. Ayağa diken batsa baş ondan rahatsız olur.  Başlangıcımız bir olduğu gibi sonumuzda bir.  Şu karşı ki dağlarda kar olsa, düz ovada mor sümbüllü bağ olsa, ağa olsa paşa olsa bey olsa yakışız göleğe sarılır bir gül.  İşyerimizde sevgi olmalı saygı olmalı. Güven olmalı. O zaman Allah’ın rahmeti üzerimize olur.   Sevgili peygamberimiz buyuruyor ki: İman etmedikçe Cennet’ e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe, iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmenin yolunu göstereyim mi? Selamlaşın. Allah’ın selamı üzerinize olsun. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. Hediyeleşin. Yarım elma , gönül alma. Ve ziyaretleşin. Birbirinizin duacısı olun.   Devletimiz, milletimiz, bayrağımız, ülkemiz, şu mabetlerimizle birliğimizi dirliğimizle korumamız lazımdır. Müminler kardeştir. Allah’tan korkun. Ayrılık çıkarsa seyirci kalmayın. O zaman Allah’ın rahmetine erersiniz.  Efendimiz sohbet ediyor ashaba: Kırgın insanların olduğu yere Allah’ın rahmeti inmez. Delikanlının biri o sözün kendine olduğunu anlıyor. Halası ile küsmüş. Gidiyor hemen halasından helallik alıyor. Elini öpüyor ve şimdi Allah’ın rahmeti iner diyor. Bela dalgalarını dua ile önleyin diyor Sevgili peygamberimiz.  Dün 85 yaşında İstanbul’da bir hanım bana telefon ediyor. Hocam, bu şehitlerin ruhları için, devletimizin, milletimizin selamete ermesi için, şu kadar Fetih suresi okudum. Hocam ne olur sende bunların duasını yap diyordu.  Bu seher vakitlerinde de bu fitnelerin bu fesatların bu belaların defolması için duaya ihtiyacımız var. “  Dedi.  Konuşmanın ardından şehitlerimiz için eller semaya kalktı. Dua ve niyazda bulunuldu.  
Milli iradeye sahip çıkan ve bu uğurda canlarını feda eden “ Şehitlerimiz “ için Kayseri Organize Sanayi Bölgesi
 
 
 Milli iradeye sahip çıkan ve bu uğurda canlarını feda eden “ Şehitlerimiz “ için Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Merkez Camisinde bir program düzenlendi.
 Bölge sanayicileri, OSB Yöneticileri çalışanları ile bölgedeki fabrikalarda çalışan kardeşlerimizin iştirak ettiği programda, emekli Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Necmettin NURSAÇAN hocamız tarafından bir konuşma yapıldı, akabinde dua için eller semaya kalktı.
 Necmettin NURSAÇAN hocamızın konuşmasının tam metni aşağıdadır. 
“ Milletimizin, ülkemizin yaşadığı bu musibet bu felaket geçmiş olsun. Kazanız mübarek olsun. Bu 15 Temmuz’da yaşadığımız elim hadiseler dolayısıyla bize gereken nelerdir, neler yapmalıyız. Bu konu hakkında biraz konuştuktan sonra duaya geçmek istiyorum. 
 Cena-ı Hak Kur’an-ı Kerimde; Ey Peygamber! Bir gün olup Allah’ın yardımı gelince, Mekke fethedilince, bölük bölük, bölge bölge, insanlar İslam ile şereflenince kerameti kendinden anlama, ben yaptım, ben başardım deme.  Rabbine hamd ile tesbih et ve ondan af dile. Çünkü o tövbeleri kabul eden Mevla’dır.  
 
 Bir güneş tutulması olayı olmuştu. Sevgili peygamberimiz Cuma namazı kıldırır gibi; iki rekât namaz kıldırdı. Ama namaz kıldırırken değişik bir şey gördü efendimizde. Namaz kıldırırken iki adım ileri doğru gitti. Geri geri çekildi. Namazdan sonra ya Resulallah hiç görmediğimizi gördük sizden. Niçin öyle yaptınız? Ashabım, o iki rekât namazın süresi içinde sizin başınıza gelmiş ve gelecek olan olaylar gösterildi bana.  O ileri doğru gittiğimde Cennet’in tabloları gösterildi. Elimi uzattığımda Cennet’ten bir salkım üzüm uzatıldı. Alayım almayım diye tereddüt ettim. O zaman imtihan bozulur. O bir salkım üzüme herkes uzanıyor, alıyor, tükenmiyor. O zaman kulluk imtihanı bozulur.
 Fani dünyada, baki nimetin işi nedir dedim vazgeçtim. O geri geri çekilişiniz neydi ya Resulallah?
Cehennem manzaralarını gördüm. Cehennem alevleri birbirine saldırıyordu. O manzaraları gören resulümüz, yarım hurmayla da olsa kendinizi kurtarınız, sadakalar veriniz.
Musibetler gördüğünüzde Allah’ı anınız, dua ediniz, istiğfar ediniz. Bunları söylüyor Allah’ın Resulü.  İsrail’de bir bunalım oluyor. O bunalımdan kurtulmak için kurban kesilmesini Rabbimiz emrediyor. Fakir fukara sebeplensin etinden diye. 
 Değerli Kardeşlerim. 
 
 Evs ve Hazrec diye iki kabile 120 yıllık aralarında kan davası vardır. Efendimiz bu kan davalarını unutturdu. Hasımlar hısım oldu. Düşman dost oldu. Ama elin oğlu buna tahammül eder mi. Şas Bin Kays diye bir fesatçı geldi. Senin baban ne yaman kılıç vururdu. Babasına vurmuştu da ne kanlar fışkırmıştı. Ne zaman? Nerede? Öyleyse bende ona vurayım. Kılıçlar kınlarından çıkıyor. Başlara ineceği sırada efendimiz geliyor ve şunları söylüyor: 
 
 "Benden sonra küfre düşerseniz diye bir kaygım yok. Ama birbirinize düşerseniz diye kaygım var. Ben aranızdayken mi olacaktı", buyurması üzerine kılıçlar kınına giriyor, gözyaşları yüzlerini yıkıyor ve sarmaş dolaş oluyorlar. Benzeri bir olay Kuba’ da Müreysi kuyusu başında Hz. Ömer’in seyisi Cehcah ve diğer Ensar’dan da bir delikanlı. Kuyudan su çekerken kovaların ipi birbirine dolaşıyor. Bu sefer birbirine tokat atıyorlar. Hz Ömer’in seyisi ‘’ Yetişin Ey muhacirler! ‘’ , Ensar’dan olan Sinan da ‘’ Yetişin Ey ensar! ‘’ . 
 
 Demek ki bu olay öğle ile ikindi arasında cereyan ediyor. Yanına bazı ashabı da alıyor efendimiz. Derhal Müreysi kuyusu başına koşuyor. Ama giderken Hz. Bilal’e tembih ediyor. Bilal, ben ikindi namazını kılmaya, kıldırmaya yetişemeyecek olursam, söyle namazı Hz. Ebubekir kıldırsın. Ve nitekim hemen yatıştırıyor olayı efendimiz. Ama niçin bu kadar acele ediyor. 
Koskoca yangınlar, küçük bir kibritle oluyor. Yangını başlatmak elimizde oluyor. Ama sonucunu tayin etmek elimizde olmuyor.
  Hani yılanı küçükken öldürmeli derler ya. Allah’ın Resulü olaya derhal el koyuyor, yatıştırıyor. İkindi de okunuyor. Sahabe Hz. Ebubekir’in arkasında kılıp, ilk vaktinde kılmanın sevabını mı alalım, yoksa Peygamber Aleyhisselamı bekleyip Peygamber Aleyhisselamın arkasında kılmanın sevabını mı alalım. Hadi vaktinde kılalım diyerek, Hz. Ebubekir imam oluyor. Asabi kelam cemaat oluyor. Namaza duruyorlar ama efendimiz o sırada geliyor. Hz. Ebubekir bunu hissediyor. Hemen geri çekiliyor. Peygamberimize yol veriyor. Peygamberimiz namazı kıldırıyor. Namazdan sonra; Ebubekir neden öyle yaptın, neden geri çekildin, sen devam etseydin diyor efendimiz. Olur mu ya Resulallah sizin Ebu Kuhafe arkasında namaz kılmanız olur mu diyor. Tevazu onun da edebi, şahsiyeti…
 Allah üç şeyinizi seviyor, üç şeyinizi sevmiyor. 
 Allah’a kulluk edip ona eş koşmamanızı seviyor. 
 Parçalanıp bölünmeden Allah’ın emrinde olmanızı seviyor.
 Allah’ın işinize görevlendirdiği kişilere yardımcı olmanızı, yani devlet, millet kaynaşmasını seviyor 
 Allah. Dedikodu etmenizi sevmiyor.
  Lüzumsuz sualler sormanızı sevmiyor. İsrafçılığınızı sevmiyor.
  Sevdiklerinden biri de devlet, millet kaynaşması. 
 Geçen sene bu günlerde Kosova Prizren’e gitmiştim. Prizren müftüsünün şu sözüne bakın.
 "Siz nezle olursanız, biz kanser oluruz." Milletimiz, memleketimiz, ülkemiz nice zayıf ülkelerin ümididir. Sığınağıdır. Nice mazlum, mağdur ülkeler, milletler ümidini bize dikiyorlar.
 O yüzden bizim güçlü olmamız, sağlam olmamız gerekiyor. Parçalanıp bölünmeden Allah’ın ipine sarılın. Hatırlayın ki, siz birbirinizin can düşmanıydınız. Ateş uçurumunun kenarındaydınız. Allah imanla gönüllerinizi birleştirdi. İşte Allah ayetlerini böyle açıklıyor. Sakın birbirinize düşmeyiniz. 
Devletinize, milletinize, bayrağınıza, medeniyetinize sahip çıkınız. Evliya yurdu bu toprak, şüheda burcu bu yer, bir yıkık türbesi üstüne Mevla titrer. 
 
 Muhterem mü’minler.
  Gelin geçmişe şöyle bir bakalım. Abdullah İbni Sebe  diye bir adam. Kahire’de. Bu adam Yahudi. Ama Müslüman oldum diyor. Öyle de görünüyor ki, Müslümanlar ne diyor: Bu adamın namaz kılmasına, bu adamın oruç tutmasına, okuduğu Kur’an’a bakarak biz de Müslüman mıyız diyorlar. 
Böyle olan adam aslında terörist başıdır. Ve teröristler yetiştiriyor. Hadi Umre ’ye gidiyoruz diyerek onları topluyor Medine’ye götürüyor. Melek huylu Hz. Osman devlet başkanı. Hz. Osman’ın evini kuşatıyorlar. Hz. Osman pencereden konuşma yapıyor. Burada su yoktu, kendi kesemden şahsi hayrım olarak buraya su getirdim. Müsaade edin de oradan aldırayım. Hayır, hayır sana su vermeyeceğiz. Seni susuz bırakacağız. 
Peygamber Aleyhisselam, Mescid-i Nebevi’yi bir arşın büyütene Cennet var dedi. Ben şu kadar büyüttüm. Şahsi hayrım olarak. E müsaade edin de orada namaz kılayım. Hayır, hayır. Sana müsaade etmeyeceğiz. Kim bunlar, aman Yarabbi’m. Güya Müslüman bunlar. Melek huylu bir insan, Allah resulünün bir halifesi, Müminlerin emiri bir insanın evini kuşatıyorlar. 
Günlerden Cuma. O gece rüyasında efendimizi görüyor. Osman, iftarı beraber yapacağız diye. Cuma günü artık kendini, savunmuyor bile. Sadece önünde Kur’an-ı Kerim, Onu okuyor. Ama pencere demirlerini kıran bu gözü dönmüş güruh içeriye giriyor. Girenlerden birinci kişi Hz. Ebubekir’in oğlu Abdurrahman. Sakalını tutuyor.
 Hz. Osman ona diyor ki. Demek babanın arkadaşının sakalını tutuyorsun öyle mi? Baban seni bu vaziyette görmemeliydi. Dediğinde kurşun yemiş gibi fırlayıp gidiyor. Bu söz ona çok etki ediyor. Ama öteki gözü dönmüş adamlar ellerindeki demirlerle Hz. Osman’ın başına vurarak şehit ediyorlar. Ve Hz. Osman’dan düşen kan damlaları açık bulunan Kur’an sayfalarına dökülüyor. 
 
 Allah’ın boyası. Ondan güzel kimin boyası. Size Allah kâfi gelecektir. Ayetinin üzerine damlıyor. Hz. Osman şehit oluyor. Ama onunla bitmiyor. Eşi Naile’ de Hz. Osman’ı savunayım derken dört parmağı kesiliyor. Hz. Osman’ın kanlı gömleğini, Hz. Osman’ın dört parmağını bir camiye asıyorlar. Cemaat önünde biz insan mıyız? Biz Müslüman mıyız? Bizim halifemiz bu şekilde can versin, kurban edilsin biz de seyirci kalalım diye Müslümanlar iki gruba ayrılıyor. Ve bu gruplar birbiriyle savaşmaya girişti girişecek. İki grubun lideri; Karıncayı incitmemesi gereken biz, ne diye bize silah çekiyorsunuz? Aynı lafı ben size söylüyorum. Sen niye bize silah çekiyorsun. Aklımızı başımıza alalım. Gel barışalım. İki tarafta barışalım diyor. Günlerce heyecan, günlerce panik. Çölde iki tarafta rahat bir uykuya dalıyorlar. Fesatçı adam teröristlerine diyor ki, ellerinde kılıç yüz tane adam uyuyan adamlara vuruyor. Uyananlar panikle: Hem barışacağız dedi hem de orduyu üstümüze sardı. Ve bu tarafta öyle diyor. Panikle iki taraf birbirine giriyor. 60.000 Müslüman’ın kanı akıyor. Ve o kan hala bitti denilemez. 
Ne yaralar açılmış görüyor musunuz? Elin oğlu neye mal olmuş. 
 161 şehitle, hesap edilemeyecek mal zararları. Bir Müslüman buna nasıl sebebiyet verebilir. Bir Müslüman’ın öldürülmesinde yerde yaşayanlarla gökte yaşayanların payı bulunsa payı bulunanları Allah Cehennem’ de yüzüstü sürüm sürüm sürükler. Vücutlarına bakılamayacak derecede.
 Duadan sonra aranızdan ayrılınca Yeşilhisar’da bir kızımız. Emniyet Genel Müdürlüğü’nde helal rızık için çalışırken hain kurşunlardan birine hedef olur. Vücudu paramparça. Şimdi ilimizin protokolü oradadırlar. Ve 
OSB Yönetim Kurulu’ da burada olacakken onlarda şimdi o cenazeye gittiler. Bende buradan sonra baş sağlığı dilemek için oraya gideceğim. Ne acılar, ne fecaatler. 
 
 Ben derim ki, ailemizde huzur olmalı. Sevgili peygamberimiz buyuruyor. Bey, hanımına sevgiyle bakarsa, hanımda beyne saygıyla bakarsa Allah’ta onlara rahmetle bakar. Aile ocağımızda böyle sevgi olmalıdır. İşyerlerimizde sevgi olmalı. Ben gurbet ellere çok gidiyorum. 
Avrupa ülkelerine çok gidiyorum. Daha geçen hafta oradaydım. Evet para kazanıyorlar. Pul kazandılar. Ama para ile pul ile elde edilemeyecek değerleri de kaybettik. Kendi memleketimizde işçi olarak işveren olarak aramızda tesanüt olmalı, İşyerimi, işimi, iş arkadaşımı sevmeliyim. Allah’ın rahmeti onların üzerine olur. 
Aramızdaki birliklere bakın. İşçi olayım, işveren olayım, ikisinin de aslı topraktır. Hepiniz Adem’den. Adem ise topraktandır. Toprak kardeşiz. Vatandaşız. 
Aynı vatanın aynı milletin evladıyız. Din kardeşiz. Müminler bir vücut gibiyiz. Ayağa diken batsa baş ondan rahatsız olur. 
Başlangıcımız bir olduğu gibi sonumuzda bir. 
Şu karşı ki dağlarda kar olsa, düz ovada mor sümbüllü bağ olsa, ağa olsa paşa olsa bey olsa yakışız göleğe sarılır bir gül. 
İşyerimizde sevgi olmalı saygı olmalı. Güven olmalı. O zaman Allah’ın rahmeti üzerimize olur. 
 Sevgili peygamberimiz buyuruyor ki: İman etmedikçe Cennet’ e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe, iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmenin yolunu göstereyim mi? Selamlaşın. Allah’ın selamı üzerinize olsun. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. Hediyeleşin. Yarım elma , gönül alma. Ve ziyaretleşin. Birbirinizin duacısı olun.  
Devletimiz, milletimiz, bayrağımız, ülkemiz, şu mabetlerimizle birliğimizi dirliğimizle korumamız lazımdır. Müminler kardeştir. Allah’tan korkun. Ayrılık çıkarsa seyirci kalmayın. O zaman Allah’ın rahmetine erersiniz. 
Efendimiz sohbet ediyor ashaba: Kırgın insanların olduğu yere Allah’ın rahmeti inmez. Delikanlının biri o sözün kendine olduğunu anlıyor. Halası ile küsmüş. Gidiyor hemen halasından helallik alıyor. Elini öpüyor ve şimdi Allah’ın rahmeti iner diyor.
Bela dalgalarını dua ile önleyin diyor Sevgili peygamberimiz. 
Dün 85 yaşında İstanbul’da bir hanım bana telefon ediyor. Hocam, bu şehitlerin ruhları için, devletimizin, milletimizin selamete ermesi için, şu kadar Fetih suresi okudum. Hocam ne olur sende bunların duasını yap diyordu.
 Bu seher vakitlerinde de bu fitnelerin bu fesatların bu belaların defolması için duaya ihtiyacımız var. “
 Dedi.
 Konuşmanın ardından şehitlerimiz için eller semaya kalktı. Dua ve niyazda bulunuldu.
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hacilarhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.