AV. HÜDAİ BARUT
Köşe Yazarı
AV. HÜDAİ BARUT
 

GEÇİT HAKKI DAVALARI

Genellikle ana yoldan kendi taşınmazına imar ve kadastro yolu ile ulaşamayan veya diğer taşınmaz sahiplerinin iyi niyeti ile kendi taşınmazlarından verdikleri yoldan bu hakkı geçici olarak kullanan kişilerin karşılaştıkları en büyük sorun geçit hakkı sorunudur. Zorunlu geçit hakkı davasına yönelik bir uyuşmazlık mahkeme önüne geldiğinde, mahkemece, lehine geçit hakkı isteyen taşınmaz malikinin uyuşmazlığın doğumundan önce genel yola nasıl ve nereden çıktığı da araştırılıp, daha önceki kullanım şekli dikkate alınır. Geçit hakkı tesis edilecek taşınmaz ile ilgili olarak, taşınmazın önceki durumu ve mevcut yola öncelik verme koşulları uygulanamadığı takdirde dikkate alınacak ilke, en az zarar verme koşuludur. Uygulamada mahkemece, lehine geçit hakkı kurulmak istenen taşınmazın genel yola bağlantısı alternatifli bir şekilde tespit edilmeye çalışılır. Bu alternatifler içerisinde en az zarar verecek şekilde en kısa ve en az giderli güzergâhtan geçit hakkı tesisi sağlanır. Gerekirse başta davalı olarak gösterilmeyen taşınmaz maliklerinin davaya dahil edilmesi istenebilir. Aleyhine geçit hakkı tesis edilecek taşınmazlar arasında, davacının eşine veya yakın hısımlarına ait taşınmaz varsa geçit hakkı tesisi için öncelikle bu taşınmaz değerlendirilmelidir. Ancak eşine ait taşınmaz ile zaten genel yola ulaşılıyor gerekçesi ile geçit hakkı tesisi talebi reddedilmemelidir. Zorunlu geçit hakkı bedelinin tespitinde dikkate alınacak temel ilke, geçit hakkı talep eden taşınmaz malikinin geçitten sağlayacağı yararın değil, aleyhine geçit hakkı tesis edilecek taşınmaz malikinin bu nedenle uğrayacağı zararın dikkate alınması yönündedir. Yargıtay'a göre “Ülkemizde arazi düzenlemesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın doğrudan yol ihtiyacının karşılanmamış bulunması, geçit davalarının kaynağını oluşturmaktadır. Mahkemece uygun geçit yeri saptanırken öncelikle taraf yararlarının gözetilmesi İlkesi göz önünde tutulmalıdır. Geçit hakkı, taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, bir anlamda özünü komşuluk hukukundan atmaktadır denilebilir. Bunun doğal sonucu olarak da yol saplanırken komşuluk hukuku ilkeleri de esas alınmalıdır,” Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel de yine objektif kriterlere, taşınmazın niteliğine göre atanacak bilirkişiler aracılığı ile saptanmalıdır. Saptanan bu bedel, hükümden önce depo ettirilmeli, böylece geçit bedelinin geç ödenmsinden doğabilecek sakıncalara meydan verilmemelidir. Zorunlu geçit kurulabilmesi için gerekli bu özel koşul, zorunlu geçidin kurulmasında «en az zarar» kavramının anlamının ortaya konulmasını gerektirmektedir. Öncelikle belirtmelidir ki, diğer seçenekler arasından seçilen yolun sadece en kısa oluşu veya en düşük masrafı gerektirmesi gibi durumlar en az zarar verme koşulunun gerçekleşmiş olduğunun kabulünü zorunlu kılmamaktadır. Zira, bu iki nokta yanında, geçit hakkının yük altına alınacak olan taşınmazın ekonomik ve geometrik bütünlüğünü bozucu bir şekilde tamamen ikiye bölünerek kurulmaması, yüklü taşınmazın somut ve objektif kullanım amacı da dikkate alınarak, en az zarar verme koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenecektir.
Ekleme Tarihi: 30 Nisan 2019 - Salı
AV. HÜDAİ BARUT

GEÇİT HAKKI DAVALARI

Genellikle ana yoldan kendi taşınmazına imar ve kadastro yolu ile ulaşamayan veya diğer taşınmaz sahiplerinin iyi niyeti ile kendi taşınmazlarından verdikleri yoldan bu hakkı geçici olarak kullanan kişilerin karşılaştıkları en büyük sorun geçit hakkı sorunudur.
Zorunlu geçit hakkı davasına yönelik bir uyuşmazlık mahkeme önüne geldiğinde, mahkemece, lehine geçit hakkı isteyen taşınmaz malikinin uyuşmazlığın doğumundan önce genel yola nasıl ve nereden çıktığı da araştırılıp, daha önceki kullanım şekli dikkate alınır.
Geçit hakkı tesis edilecek taşınmaz ile ilgili olarak, taşınmazın önceki durumu ve mevcut yola öncelik verme koşulları uygulanamadığı takdirde dikkate alınacak ilke, en az zarar verme koşuludur. Uygulamada mahkemece, lehine geçit hakkı kurulmak istenen taşınmazın genel yola bağlantısı alternatifli bir şekilde tespit edilmeye çalışılır. Bu alternatifler içerisinde en az zarar verecek şekilde en kısa ve en az giderli güzergâhtan geçit hakkı tesisi sağlanır. Gerekirse başta davalı olarak gösterilmeyen taşınmaz maliklerinin davaya dahil edilmesi istenebilir.
Aleyhine geçit hakkı tesis edilecek taşınmazlar arasında, davacının eşine veya yakın hısımlarına ait taşınmaz varsa geçit hakkı tesisi için öncelikle bu taşınmaz değerlendirilmelidir. Ancak eşine ait taşınmaz ile zaten genel yola ulaşılıyor gerekçesi ile geçit hakkı tesisi talebi reddedilmemelidir.
Zorunlu geçit hakkı bedelinin tespitinde dikkate alınacak temel ilke, geçit hakkı talep eden taşınmaz malikinin geçitten sağlayacağı yararın değil, aleyhine geçit hakkı tesis edilecek taşınmaz malikinin bu nedenle uğrayacağı zararın dikkate alınması yönündedir.
Yargıtay'a göre “Ülkemizde arazi düzenlemesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın doğrudan yol ihtiyacının karşılanmamış bulunması, geçit davalarının kaynağını oluşturmaktadır. Mahkemece uygun geçit yeri saptanırken öncelikle taraf yararlarının gözetilmesi İlkesi göz önünde tutulmalıdır. Geçit hakkı, taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, bir anlamda özünü komşuluk hukukundan atmaktadır denilebilir. Bunun doğal sonucu olarak da yol saplanırken komşuluk hukuku ilkeleri de esas alınmalıdır,” Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel de yine objektif kriterlere, taşınmazın niteliğine göre atanacak bilirkişiler aracılığı ile saptanmalıdır. Saptanan bu bedel, hükümden önce depo ettirilmeli, böylece geçit bedelinin geç ödenmsinden doğabilecek sakıncalara meydan verilmemelidir.
Zorunlu geçit kurulabilmesi için gerekli bu özel koşul, zorunlu geçidin kurulmasında «en az zarar» kavramının anlamının ortaya konulmasını gerektirmektedir. Öncelikle belirtmelidir ki, diğer seçenekler arasından seçilen yolun sadece en kısa oluşu veya en düşük masrafı gerektirmesi gibi durumlar en az zarar verme koşulunun gerçekleşmiş olduğunun kabulünü zorunlu kılmamaktadır. Zira, bu iki nokta yanında, geçit hakkının yük altına alınacak olan taşınmazın ekonomik ve geometrik bütünlüğünü bozucu bir şekilde tamamen ikiye bölünerek kurulmaması, yüklü taşınmazın somut ve objektif kullanım amacı da dikkate alınarak, en az zarar verme koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenecektir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hacilarhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.