HARUN GÖK
Köşe Yazarı
HARUN GÖK
 

Siyasetin Karanlık Yüzü ve Asker Saltanatı

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne kadar hep askerin psikolojik baskısı ve hegomanyası altında yaşamını sürdürmüştür. İktidara gelen tüm siyasiler askerden icazet alma konumunda olmuşlardır. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra İsmet İnönü de dahil olmak üzere siyasiler, iktidarlarını hep askere dayandırarak, onlardan güç alarak sürdürme gayreti içerisinde olmuşlardır. Bununla birlikte özellikle dönemin çıkarcı, yalaka, dönek olan basının patronlarını da unutmamak gerekmektedir. Bizler öyle patronlar gördük ki..... Örneğin; zamanın başbakanı olan Mesut Yılmazı  pijamayla ya da eşofmanla karşılayan Aydın Doğan'ı unutamayız.  Bu patronlar da sürekli bir kene gibi, devletin sırtından hiç inmeyip kalemlerini  çıkar amaçlı kullanmaktan çekinmeyerek, sürekli milletin kanını canını sömürmüşlerdir. Özellikle askeri kademe, her durumda Atatürk'ün asker kökenli olması hasebiyle kendilerini hep, bir Atatürk gibi görerek bu gücü  bir süre sonra şahsi ya da belli bir zümrenin  menfaatleri, doğrultusunda kullanmaya başlamıştır. Yukarıda bahsedilen bu güç askeri müdahaleler hükümetlerin kurulması, bakanların atanması, görev ve yetkilerin paylaşılmasına kadar kendilerini karar verme merciinde hissetmeye başlamıştır.  Sanki memleketin hamisi asker, siyasiler memleketi koruyamaz, memlekete zarar verir vb. görüş hep ön plana çıkmıştır. Nitekim zaman içerisinde yönetimdeki hükümetlere verilen muhtıralar, yayınlanan andıçlar ve askeri kalkışma ve darbeler, tehditler bunun birer göstergesidir. Rahmetli Turgut Özal ile birlikte askerin velayeti bir nebze kırılmaya çalışılsa da Tansu Çiller bir genel kurmay başkanına abi diye hitap edecek konuma kadar düşmüştür. Hatta bunların kurmuş oldukları Çiller- Erbakan koalisyon hükümetinde bunu daha iyi görmekteyiz. 28 Şubat döneminde görev yapan komutanları sıralayacak olursak şöyle bir tablo ile karşılaşmaktayız.  1- Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı  2- Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir 3- Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu 4- Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya 5- Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi: 6- Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman Bunları size sıralamamdaki temel neden Tansu Çiller ile Necmettin Erbakan hükümeti döneminde Çevik Bir'in yaptıklarını hatırlatmaktır. Çevik Bir'i Unutmayacağız Çevik Bir, birgün mahiyetindeki askerlerle birlikte olduğu halde Erbakan a telefon açarak aynen şu ifadeyi kullanır. 'Maaşımızı artırın yoksa bildiri yayınlarız der" maaşlar artırılır.   28 Şubat sürecindeki bu anekdotu şu şekilde açıklayayım.  Çevik Bir, yanında bir grup asker varken, toplanın bakın ne yapacağım, diyor ve  Sayın Erbakan'ı arayıp maaşları yükseltin yoksa bildiri yayınlayacağım diyor. Niye yapıyor bunu? Daha önemlisi maaşlar yükseldi mi? Tabi yükseliyor. Ve muazzam bir zam yapılıyor. Bu olayı bilfiil Tansu Çiller söylüyor.  Sayın Erbakan Tansu Hanım'ı arıyor ve çok üzüntülü bir şekilde bu olayı anlatıyor. Tansu Hanım da, merak etmeyin ben ilgileneceğim siz üzülmeyin, demiş.  Çevik Bir karargahta çok popüler o günlerde. Çevresine albaylar, genç subaylar, işte mahiyetindeki subayları toplamış bir liderlik gösterisi yapıyor. Ben siyasi iktidar üzerinde bu kadar etkili bir adamım. Tabi maaşlar da yükseltiliyor.  Bununla birlikte orduda bir de Çetin Doğan gerçeği vardır.Yine  28 Şubat'ta bir çok andıçın altında Çetin Doğan imzası vardır. Çetin Doğanla ilgili otoriteler, son 50 yılda Türk ordusunun Harbiye Mektebi'nde yetişmiş en parlak subayıdır ifadesini kullanmaktadır. Ancak Çetin Doğan eğer yeteneklerini ve enerjisini askerlik mesleğine verseydi muazzam bir sistem adamı olabilirdi. Ama o, yeteneklerini ve enerjisini cunta, darbe vs işlerle harcadı denilmektedir.  28 Şubat'ın hemen sonrasında Kıvrıkoğlu geldi ve 28 Şubat ekibini Kıbrıs'taki kurşundan sonra (Suikast girişimi)  dağıttı. Ama Çetin Doğan'a bir şey olmadı. Bu olay şu şekilde anlatılmaktadır. KKTC'de yapılan Toros-2 tatbikatında Albay Vural Berkay'ın seken bir mermiyle vurulması olayı hakkında şu şekilde iddialar bulunmaktadır.  "Asıl hedef, tatbikatı izleyen dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu idi. Kıvrıkoğlu'nun kulağının yanından geçen mermi albay Vural Berkay'ı vurdu. Eğer Kıvrıkoğlu öldürülseydi Çevik Bir'in önü açılacaktı"  Tatbikatta Albay Berkay'ın Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait uzun namlulu bir silahla vurulması olayıyla ilgili muamma, bugüne kadar çözülemedi. Tatbikat esnasında yakın gelecekte komuta kademesini değiştirecek bir suikastın planlandığı ve asıl hedefin dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu olduğu iddiasında bulunulmuştur. İddialara göre bir yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı görevine getirilecek olan Kıvrıkoğlu'nun bir suikasta kurban gitmesi halinde Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in önü açılacak, hatta Bir, Genelkurmay Başkanlığı'na kadar yükselebilecekti. Albayı şehit eden merminin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'e bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait bir silahtan çıkmış olması, bu iddiayı güçlendiren bir emare olarak gösterilmişti.  Ayrıca bir başka olayda , Kıvrıkoğlu'nu hedefleyen mermiyi ateşleyen asker ile ona yardım eden askerin 16 Mayıs 2001'de Malatya'nın Akçadağ ilçesindeki uçak kazasında öldüğü gerçeği de var. O tarihte Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı Hava Grubu'na ait Casa tipi askeri uçak Malatya Akçadağ Güzyurdu köyü civarında düşmüştü. 1998'de göreve geldikten sonra Amerika Birleşik Devletleri'yle askeri ilişkileri askıya alan ve dört yıllık görev süresi boyunca hiç ABD'ye gitmeyen Hüseyin Kıvrıkoğlu'na yönelik başarısız suikast girişiminin ABD-İsrail bağlantılı unsurlar tarafından tertiplendiği iddiası da mevcuttur. Batı Çalışma Grubu  Ülke yönetiminde askerin velayetinin artması çalışmasına bir örnek de Batı Çalışma Grubudur.  O dönemde bu grubun içinde bulunan insanlar 12 Eylül dönemi gibi bir askeri darbe peşinde koşmuşlar ve tutunmak için her fırsatta irtica kelimesini ön plana çıkartmışlardır.  Batı Çalışma Gurubunun başında Genel Kurmay 2. Başkanı Çevik Bir vardır. Hemen yanı başında Genel Kurmay Harekat Daire Başkanı Çetin Doğan vardır. Batı Çalışma Gurubu 1994 yılında dönemin koalisyon hükümeti (Çiller-Karayalçın) ne laiklikle ilgili bir miting bile yaptırmıştır. Yeni yönetim sistemi bu tür entrikalara mahal vermemek amacıyla Milli Güvenlik Kurulunu ve Yüksek Askeri Şura ile ilgili yeni düzenlemelere gitmiştir.  Yeni sistemde Milli Güvenlik Kurulu; Cumhurbaşkanının başkanlığında, Cumhurbaşkanı yardımcıları, Adalet, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri bakanları, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri komutanlarından kurulacak. -Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı.  -Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları, Milli Savunma Bakanı'na ayrı ayrı bağlı ve sorumlu olacak. - Cumhurbaşkanı'na bağlı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) iki ayda bir toplanacak.  -MGK kararları çoğunlukla alınacak.  -Kurulun gündemi Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenecek.  -Türk Silahlı Kuvvetleri artık Devlet Düzenleme Kurulu (DDK) tarafından denetlenecek.  -Cumhurbaşkanlığı'na bağlı üst denetleme organı olan DDK, başkan ve 8 üyeden oluşacak. -Kurulun başkan ve üyeleri Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu olacak.  -TSK' da asteğmen-albay rütbeleri arasındaki terfileri, Milli Savunma Bakanı; Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlıklarında İçişleri Bakanı'nın onayıyla gerçekleşecek. Yapılan düzenleme ile YAŞ üyeleri Cumhurbaşkanı yardımcıları, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarından oluşarak bunların toplantıda oturma düzenleri dahi değişmiştir. Bu düzenlemede,  Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde Yüksek Askeri Şura toplantılarına katılıp başkanlık edecek. Cumhurbaşkanının katılmadığında durumlarda toplantıya görevlendireceği yardımcısı başkanlık yapacak.  YAŞ'ın görevleri, "Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan askeri stratejik ana fikrin (konseptin) tespiti ve gerektiğinde yeniden gözden geçirilmesi hususları ve Silahlı Kuvvetlerin ana program ve hedefleri ile ilgili konularda görüş bildirmek, Silahlı Kuvvetlerle ilgili olup önemli görülen mevzuat taslaklarını inceleyip görüş bildirmek, Cumhurbaşkanının lüzum gördüğü hallerde Silahlı Kuvvetlerle ilgili diğer konular hakkında görüş bildirmek ve mevzuatla verilen görevleri yapmak" olarak belirlendi. YAŞ, Cumhurbaşkanının başkan olarak belirleyeceği Cumhurbaşkanı Yardımcısının çağrısı ile yılda en az bir kez toplanacak. Cumhurbaşkanı gerektiğinde Şura'yı toplayabilecek.  Kararlar, toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile alınacak. Oylarda eşitlik olması halinde Başkanın katıldığı tarafın oyları geçerli sayılacak. Oylama işlemi aksine bir karar alınmadıkça açık yapılacak.
Ekleme Tarihi: 30 Nisan 2019 - Salı
HARUN GÖK

Siyasetin Karanlık Yüzü ve Asker Saltanatı

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne kadar hep askerin psikolojik baskısı ve hegomanyası altında yaşamını sürdürmüştür. İktidara gelen tüm siyasiler askerden icazet alma konumunda olmuşlardır. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra İsmet İnönü de dahil olmak üzere siyasiler, iktidarlarını hep askere dayandırarak, onlardan güç alarak sürdürme gayreti içerisinde olmuşlardır. Bununla birlikte özellikle dönemin çıkarcı, yalaka, dönek olan basının patronlarını da unutmamak gerekmektedir. Bizler öyle patronlar gördük ki..... Örneğin; zamanın başbakanı olan Mesut Yılmazı  pijamayla ya da eşofmanla karşılayan Aydın Doğan'ı unutamayız.  Bu patronlar da sürekli bir kene gibi, devletin sırtından hiç inmeyip kalemlerini  çıkar amaçlı kullanmaktan çekinmeyerek, sürekli milletin kanını canını sömürmüşlerdir.
Özellikle askeri kademe, her durumda Atatürk'ün asker kökenli olması hasebiyle kendilerini hep, bir Atatürk gibi görerek bu gücü  bir süre sonra şahsi ya da belli bir zümrenin  menfaatleri, doğrultusunda kullanmaya başlamıştır. Yukarıda bahsedilen bu güç askeri müdahaleler hükümetlerin kurulması, bakanların atanması, görev ve yetkilerin paylaşılmasına kadar kendilerini karar verme merciinde hissetmeye başlamıştır.  Sanki memleketin hamisi asker, siyasiler memleketi koruyamaz, memlekete zarar verir vb. görüş hep ön plana çıkmıştır. Nitekim zaman içerisinde yönetimdeki hükümetlere verilen muhtıralar, yayınlanan andıçlar ve askeri kalkışma ve darbeler, tehditler bunun birer göstergesidir. Rahmetli Turgut Özal ile birlikte askerin velayeti bir nebze kırılmaya çalışılsa da Tansu Çiller bir genel kurmay başkanına abi diye hitap edecek konuma kadar düşmüştür. Hatta bunların kurmuş oldukları Çiller- Erbakan koalisyon hükümetinde bunu daha iyi görmekteyiz. 28 Şubat döneminde görev yapan komutanları sıralayacak olursak şöyle bir tablo ile karşılaşmaktayız. 
1- Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı 
2- Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir


3- Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu
4- Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya
5- Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi:
6- Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman
Bunları size sıralamamdaki temel neden Tansu Çiller ile Necmettin Erbakan hükümeti döneminde Çevik Bir'in yaptıklarını hatırlatmaktır.
Çevik Bir'i Unutmayacağız
Çevik Bir, birgün mahiyetindeki askerlerle birlikte olduğu halde Erbakan a telefon açarak aynen şu ifadeyi kullanır.
'Maaşımızı artırın yoksa bildiri yayınlarız der" maaşlar artırılır.  
28 Şubat sürecindeki bu anekdotu şu şekilde açıklayayım.  Çevik Bir, yanında bir grup asker varken, toplanın bakın ne yapacağım, diyor ve 
Sayın Erbakan'ı arayıp maaşları yükseltin yoksa bildiri yayınlayacağım diyor. Niye yapıyor bunu? Daha önemlisi maaşlar yükseldi mi?
Tabi yükseliyor. Ve muazzam bir zam yapılıyor. Bu olayı bilfiil Tansu Çiller söylüyor. 
Sayın Erbakan Tansu Hanım'ı arıyor ve çok üzüntülü bir şekilde bu olayı anlatıyor. Tansu Hanım da, merak etmeyin ben ilgileneceğim siz üzülmeyin, demiş. 
Çevik Bir karargahta çok popüler o günlerde. Çevresine albaylar, genç subaylar, işte mahiyetindeki subayları toplamış bir liderlik gösterisi yapıyor. Ben siyasi iktidar üzerinde bu kadar etkili bir adamım. Tabi maaşlar da yükseltiliyor. 
Bununla birlikte orduda bir de Çetin Doğan gerçeği vardır.Yine  28 Şubat'ta bir çok andıçın altında Çetin Doğan imzası vardır.
Çetin Doğanla ilgili otoriteler, son 50 yılda Türk ordusunun Harbiye Mektebi'nde yetişmiş en parlak subayıdır ifadesini kullanmaktadır. Ancak Çetin Doğan eğer yeteneklerini ve enerjisini askerlik mesleğine verseydi muazzam bir sistem adamı olabilirdi. Ama o, yeteneklerini ve enerjisini cunta, darbe vs işlerle harcadı denilmektedir. 
28 Şubat'ın hemen sonrasında Kıvrıkoğlu geldi ve 28 Şubat ekibini Kıbrıs'taki kurşundan sonra (Suikast girişimi)  dağıttı. Ama Çetin Doğan'a bir şey olmadı.
Bu olay şu şekilde anlatılmaktadır. KKTC'de yapılan Toros-2 tatbikatında Albay Vural Berkay'ın seken bir mermiyle vurulması olayı hakkında şu şekilde iddialar bulunmaktadır. 
"Asıl hedef, tatbikatı izleyen dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu idi. Kıvrıkoğlu'nun kulağının yanından geçen mermi albay Vural Berkay'ı vurdu. Eğer Kıvrıkoğlu öldürülseydi Çevik Bir'in önü açılacaktı" 
Tatbikatta Albay Berkay'ın Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait uzun namlulu bir silahla vurulması olayıyla ilgili muamma, bugüne kadar çözülemedi. Tatbikat esnasında yakın gelecekte komuta kademesini değiştirecek bir suikastın planlandığı ve asıl hedefin dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu olduğu iddiasında bulunulmuştur. İddialara göre bir yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı görevine getirilecek olan Kıvrıkoğlu'nun bir suikasta kurban gitmesi halinde Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in önü açılacak, hatta Bir, Genelkurmay Başkanlığı'na kadar yükselebilecekti. Albayı şehit eden merminin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'e bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait bir silahtan çıkmış olması, bu iddiayı güçlendiren bir emare olarak gösterilmişti. 
Ayrıca bir başka olayda , Kıvrıkoğlu'nu hedefleyen mermiyi ateşleyen asker ile ona yardım eden askerin 16 Mayıs 2001'de Malatya'nın Akçadağ ilçesindeki uçak kazasında öldüğü gerçeği de var. O tarihte Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı Hava Grubu'na ait Casa tipi askeri uçak Malatya Akçadağ Güzyurdu köyü civarında düşmüştü. 1998'de göreve geldikten sonra Amerika Birleşik Devletleri'yle askeri ilişkileri askıya alan ve dört yıllık görev süresi boyunca hiç ABD'ye gitmeyen Hüseyin Kıvrıkoğlu'na yönelik başarısız suikast girişiminin ABD-İsrail bağlantılı unsurlar tarafından tertiplendiği iddiası da mevcuttur.
Batı Çalışma Grubu 
Ülke yönetiminde askerin velayetinin artması çalışmasına bir örnek de Batı Çalışma Grubudur. 
O dönemde bu grubun içinde bulunan insanlar 12 Eylül dönemi gibi bir askeri darbe peşinde koşmuşlar ve tutunmak için her fırsatta irtica kelimesini ön plana çıkartmışlardır. 
Batı Çalışma Gurubunun başında Genel Kurmay 2. Başkanı Çevik Bir vardır. Hemen yanı başında Genel Kurmay Harekat Daire Başkanı Çetin Doğan vardır.
Batı Çalışma Gurubu 1994 yılında dönemin koalisyon hükümeti (Çiller-Karayalçın) ne laiklikle ilgili bir miting bile yaptırmıştır.

Yeni yönetim sistemi bu tür entrikalara mahal vermemek amacıyla Milli Güvenlik Kurulunu ve Yüksek Askeri Şura ile ilgili yeni düzenlemelere gitmiştir. 
Yeni sistemde Milli Güvenlik Kurulu; Cumhurbaşkanının başkanlığında, Cumhurbaşkanı yardımcıları, Adalet, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri bakanları, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri komutanlarından kurulacak.
-Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı. 
-Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları, Milli Savunma Bakanı'na ayrı ayrı bağlı ve sorumlu olacak.
- Cumhurbaşkanı'na bağlı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) iki ayda bir toplanacak. 
-MGK kararları çoğunlukla alınacak. 
-Kurulun gündemi Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenecek. 
-Türk Silahlı Kuvvetleri artık Devlet Düzenleme Kurulu (DDK) tarafından denetlenecek.
 -Cumhurbaşkanlığı'na bağlı üst denetleme organı olan DDK, başkan ve 8 üyeden oluşacak. -Kurulun başkan ve üyeleri Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu olacak. 
-TSK' da asteğmen-albay rütbeleri arasındaki terfileri, Milli Savunma Bakanı; Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlıklarında İçişleri Bakanı'nın onayıyla gerçekleşecek.

Yapılan düzenleme ile YAŞ üyeleri Cumhurbaşkanı yardımcıları, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarından oluşarak bunların toplantıda oturma düzenleri dahi değişmiştir.
Bu düzenlemede,  Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde Yüksek Askeri Şura toplantılarına katılıp başkanlık edecek. Cumhurbaşkanının katılmadığında durumlarda toplantıya görevlendireceği yardımcısı başkanlık yapacak. 
YAŞ'ın görevleri, "Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan askeri stratejik ana fikrin (konseptin) tespiti ve gerektiğinde yeniden gözden geçirilmesi hususları ve Silahlı Kuvvetlerin ana program ve hedefleri ile ilgili konularda görüş bildirmek, Silahlı Kuvvetlerle ilgili olup önemli görülen mevzuat taslaklarını inceleyip görüş bildirmek, Cumhurbaşkanının lüzum gördüğü hallerde Silahlı Kuvvetlerle ilgili diğer konular hakkında görüş bildirmek ve mevzuatla verilen görevleri yapmak" olarak belirlendi.
YAŞ, Cumhurbaşkanının başkan olarak belirleyeceği Cumhurbaşkanı Yardımcısının çağrısı ile yılda en az bir kez toplanacak. Cumhurbaşkanı gerektiğinde Şura'yı toplayabilecek. 
Kararlar, toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile alınacak. Oylarda eşitlik olması halinde Başkanın katıldığı tarafın oyları geçerli sayılacak. Oylama işlemi aksine bir karar alınmadıkça açık yapılacak.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hacilarhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.