PROF. DR. ALİ ÇAVUŞOĞLU
Köşe Yazarı
PROF. DR. ALİ ÇAVUŞOĞLU
 

ERCİYES'TE EBABİLLER

Erciyes'te bulunan iki muhteşem canlıdan söz edeceğim. Biri çocukluğumuzun masal dünyasından… Diğeri Kur'an iklimindeki dini dünyamızdan… Tekerleme öyle başlar… Elinizden havalanıp uçması da uğur sayıldığı için uç uç böceği denen uğur böceği, değişik renklerde olmakla birlikte Erciyes'te yaşayanlar, daha çok hakim kırmızı renkli, üstünde siyah noktalar bulunan minnacık bir yaratık. Çocuklar pek çok böcekten çekindikleri halde ondan çekinmezler. Ellerine alırlar ve meşhur tekerlemeyi söylerler. Tekerleme söylenirken uç uç böceği de elinizden uçabileceği bir yüksekliğe çıkıncaya kadar sizden ayrılma hazırlıklarını sürdürür. Belki de onunla bir hayal alemine, bir sevgi ve umut dünyasına uçmayı kurarız şuur altımızda. Erciyes'te tam da bu aylarda karanın karla buluştuğu Sütdonduran'da milyonlarca uğur böceği gördüğümde çok şaşırmıştım. O kadar yüksek bir rakımda sayısız uğur böceğinin olmasının hikmeti ne ola ki! Sanki dünyanın tüm uğur böcekleri, meleklerin çokça bulunduğu bu dağdan dünya çocukları için uğur almaya gelmişler! Diğer muhteşem canlı ise kışı Erciyes'te geçiren küçük ebabiller. Uç uç böcekleri kanatları olmakla birlikte yerde olmaktan ne kadar haz duyarlarsa, ebabiller ayakları da olmakla birlikte gökte olmaktan o kadar büyük haz duyarlar. Bu yüzden uç uç böceğinin havalanması için adeta merasim yapmanız gerekir. Ebabil için böyle bir şeye gerek yok; o sadece yüksek bir yere konumlandırdığı yuvasına, yavrularının yanına gelmek için iner yeryüzüne. Nasıl bir insan, sevimli mi sevimli böyle bir canlıyı öldürür, onun yuvasını bozabilir ki! “Kızılcık gibi eregen, söğüt gibi türegen, ebabil gibi gelegen ola…” Nereden duydum bilmiyorum. Kaynağını aradım bulamadım. Belki de ben uydurdum bu dua cümlesini… ama Erciyes dağının Aksu yurdunda bulunan KASKİ'nin bekçi evinin balkonundaki Ebabil yuvalarının bu sene de tahrip edilmiş olduğunu görünce bu söz ağlamaklı bulutlar gibi girdi zihin dünyama. Hani şu çocukken anlamadan okuduğumuz Fil Suresinde Kabe'yi yıkmaya gelen Ashabı File gönderilen kuş sürüsü... Gagalarında ve ayaklarında getirdikleri küçük taş parçalarını ordunun üzerine bırakıp Kabe'yi yıkma niyetiyle gelmiş koca bir orduyu yerle yeksan ederler. Çocukken hayalimizdeki, sure ile ilgili anlatılan hikayede geçen kuşlar koca koca kuşlardı, kartal gibi, akbaba gibi bir şey. Fakat Erciyes'te gördüğüm minnacık kuşun ebabil olduğunu öğrendiğimde yuvalarının karşısında durup saatlerce büyük bir saygı ve hayranlıkla izlemiştim. Sonra yuvasını yapmak için kim bilir nerde ve nasıl pişirdiği yuvarlak çamur parçacıklarını! Bir ebabil yuvasını yakından incelerseniz kuşların ayaklarında ve gagalarında getirmiş oldukları yoğun, siccil adındaki yuvarlak parçacıkların mahiyeti hakkında daha berrak bir hayale sahip olabilirsiniz. Sonra tahrip edilmiş onlarca ebabil yuvasının önünde durup bu cennet vatanda cehenneme seza işler yapan garip bir nesille ashabı fil arasında ister istemez gidip gelirsiniz. Ne zaman benzer bir zulümle karşılaşsam aklıma rahmet Peygamberinin “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” ve Sadi Şirazi'nin “Meyazar muri ki dane keşest; can dared u can-ı şirin hoşest” sözü gelir aklıma. Yani “Karıncayı incitme tohum taşımakta, o da can sahibidir ve can tatlıdır.” Sonra… Allah'ım! Yerdekilere merhametimiz kalmadığı gibi, gökteki bu minnacık minnacık varlıklara dahi merhametimiz kalmadı. Senin gücün ve kudretine şek ve şüphe yok… Ashabı fil, sana şerik koşup mübeyyen ayetlerinin rağmına bir zulme niyet etmişti, helak olup gitti… Bizler sayısız can kabesini hala yıkmaya devam ediyoruz, bizi helak etmiyorsun… Etme Allah'ım… bizden vazgeçme Allah'ım. Biliyorum, bu aylarda sürü sahipleri yaylalara çıkacaklar, daha fazla insan dağlarda gezmeye başlayacak; onların gelişleriyle birlikte yine yerde ve gökte pek çok can yanacak… Evet yakacaklar, yine dumanlar yükselecek yamaçlardan… ve ebabillerin feryatları kayalıklardan. Çok az göz görecek ve çok az kulak duyacak onları. Allah'ım ne olur asıl görmesi gereken ve duyması gerekenlere de göster, duyur onları. Kulaklarımızı ve gözlerimizi senin bu aşikar mı aşikar ayetlerine kapama Allah'ım!
Ekleme Tarihi: 25 Haziran 2015 - Perşembe
PROF. DR. ALİ ÇAVUŞOĞLU

ERCİYES'TE EBABİLLER

Erciyes'te bulunan iki muhteşem canlıdan söz edeceğim. Biri çocukluğumuzun masal dünyasından… Diğeri Kur'an iklimindeki dini dünyamızdan…

Tekerleme öyle başlar… Elinizden havalanıp uçması da uğur sayıldığı için uç uç böceği denen uğur böceği, değişik renklerde olmakla birlikte Erciyes'te yaşayanlar, daha çok hakim kırmızı renkli, üstünde siyah noktalar bulunan minnacık bir yaratık. Çocuklar pek çok böcekten çekindikleri halde ondan çekinmezler. Ellerine alırlar ve meşhur tekerlemeyi söylerler. Tekerleme söylenirken uç uç böceği de elinizden uçabileceği bir yüksekliğe çıkıncaya kadar sizden ayrılma hazırlıklarını sürdürür. Belki de onunla bir hayal alemine, bir sevgi ve umut dünyasına uçmayı kurarız şuur altımızda.

Erciyes'te tam da bu aylarda karanın karla buluştuğu Sütdonduran'da milyonlarca uğur böceği gördüğümde çok şaşırmıştım. O kadar yüksek bir rakımda sayısız uğur böceğinin olmasının hikmeti ne ola ki! Sanki dünyanın tüm uğur böcekleri, meleklerin çokça bulunduğu bu dağdan dünya çocukları için uğur almaya gelmişler!

Diğer muhteşem canlı ise kışı Erciyes'te geçiren küçük ebabiller. Uç uç böcekleri kanatları olmakla birlikte yerde olmaktan ne kadar haz duyarlarsa, ebabiller ayakları da olmakla birlikte gökte olmaktan o kadar büyük haz duyarlar. Bu yüzden uç uç böceğinin havalanması için adeta merasim yapmanız gerekir. Ebabil için böyle bir şeye gerek yok; o sadece yüksek bir yere konumlandırdığı yuvasına, yavrularının yanına gelmek için iner yeryüzüne.

Nasıl bir insan, sevimli mi sevimli böyle bir canlıyı öldürür, onun yuvasını bozabilir ki!

“Kızılcık gibi eregen, söğüt gibi türegen, ebabil gibi gelegen ola…”
Nereden duydum bilmiyorum. Kaynağını aradım bulamadım. Belki de ben uydurdum bu dua cümlesini… ama Erciyes dağının Aksu yurdunda bulunan KASKİ'nin bekçi evinin balkonundaki Ebabil yuvalarının bu sene de tahrip edilmiş olduğunu görünce bu söz ağlamaklı bulutlar gibi girdi zihin dünyama.

Hani şu çocukken anlamadan okuduğumuz Fil Suresinde Kabe'yi yıkmaya gelen Ashabı File gönderilen kuş sürüsü... Gagalarında ve ayaklarında getirdikleri küçük taş parçalarını ordunun üzerine bırakıp Kabe'yi yıkma niyetiyle gelmiş koca bir orduyu yerle yeksan ederler.

Çocukken hayalimizdeki, sure ile ilgili anlatılan hikayede geçen kuşlar koca koca kuşlardı, kartal gibi, akbaba gibi bir şey. Fakat Erciyes'te gördüğüm minnacık kuşun ebabil olduğunu öğrendiğimde yuvalarının karşısında durup saatlerce büyük bir saygı ve hayranlıkla izlemiştim. Sonra yuvasını yapmak için kim bilir nerde ve nasıl pişirdiği yuvarlak çamur parçacıklarını!

Bir ebabil yuvasını yakından incelerseniz kuşların ayaklarında ve gagalarında getirmiş oldukları yoğun, siccil adındaki yuvarlak parçacıkların mahiyeti hakkında daha berrak bir hayale sahip olabilirsiniz. Sonra tahrip edilmiş onlarca ebabil yuvasının önünde durup bu cennet vatanda cehenneme seza işler yapan garip bir nesille ashabı fil arasında ister istemez gidip gelirsiniz.

Ne zaman benzer bir zulümle karşılaşsam aklıma rahmet Peygamberinin “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” ve Sadi Şirazi'nin “Meyazar muri ki dane keşest; can dared u can-ı şirin hoşest” sözü gelir aklıma. Yani “Karıncayı incitme tohum taşımakta, o da can sahibidir ve can tatlıdır.”

Sonra… Allah'ım! Yerdekilere merhametimiz kalmadığı gibi, gökteki bu minnacık minnacık varlıklara dahi merhametimiz kalmadı. Senin gücün ve kudretine şek ve şüphe yok… Ashabı fil, sana şerik koşup mübeyyen ayetlerinin rağmına bir zulme niyet etmişti, helak olup gitti… Bizler sayısız can kabesini hala yıkmaya devam ediyoruz, bizi helak etmiyorsun… Etme Allah'ım… bizden vazgeçme Allah'ım.

Biliyorum, bu aylarda sürü sahipleri yaylalara çıkacaklar, daha fazla insan dağlarda gezmeye başlayacak; onların gelişleriyle birlikte yine yerde ve gökte pek çok can yanacak… Evet yakacaklar, yine dumanlar yükselecek yamaçlardan… ve ebabillerin feryatları kayalıklardan. Çok az göz görecek ve çok az kulak duyacak onları. Allah'ım ne olur asıl görmesi gereken ve duyması gerekenlere de göster, duyur onları.

Kulaklarımızı ve gözlerimizi senin bu aşikar mı aşikar ayetlerine kapama Allah'ım!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hacilarhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.